ALMILA
 
  BİSMİLLAH
  Çikolata Prensesi ve Annesi
  ANASAYFAM
  ŞİİRLERİM
  SESLİ ŞİİRLER
  FLASHLAR
  HİKAYE-DENEME
  => Ayşem
  => Harikalar Diyarında
  => Yalnız Olan Yalnızlıktır
  => Canıma Düşen Yar
  => NUN MEKTUPLARI 1
  => NUN MEKTUPLARI 2
  HAMASET
  TASAVVUF
  Muhsinleşen Beyaz Gül
  KUR'AN ÖĞRENİYORUM
  DOST KALEMLERDEN
  ÜLKÜ ŞEHİTLERİMİZ
  Ötükenin ALMILASI .
  KAR GÜLLERİ (Yeni)
  KÜR-ŞADLAR ÖLMEZ (Yeni)
  UYAN EY TÜRK KIZI UYUMA UYAN
  SELAM DARAĞACI
  EY TÜRK ÖZÜNE DÖN
  ŞANSIM GÜLMESE DE (Yeni)
  Hayal Kanatlı Kuşun Rüzgarıyla Savrulmuş Şiir!
  AN-KARA ah ANKARA (Yeni)
  ŞABLON
  HASAN DURSUN (En Sevdiğim İlahileriyle)
  ŞİFALI BİTKİLER REHBERİ
  TÜRKİYE TARİHİ
  İletişim
  ZİYARETÇİ DEFTERİ
  BİR GÜNDEN HER GÜNE HADİSLERİMİZ
  GALERİ
  KISSALAR
  uralım
  Yeni sayfanın başlığı
  AGLAYA AGLAYA
  basbuglar olmez
  ATEŞ-İ AŞK
************************** EĞER BİR TÜRK İNANIRSA BİR TARİH YAZAR ************************** GÖNLÜNÜZE HİTAP ÇİÇEKLERİ

Sayfanızı Da Tanıtın **************************

 


 
************************** Önemli Linkler **************************

IP Adresi Sorgulama
IP adresini girin:

Ayşem

Ayşem

Islak bir yaz günüydü hatırlanan… Islak ve yorgunluğa teslim olmuş bir rehavet vakti. Bir destan kadar güzel, bir masal kadar özeldi. Şakaklarını ıslatan yaşlarla beraber her hatıra bütün detayları ile yeniden yaşanırdı hoyrat saatlerde.. İlle de gecelerde.. Yalnız bir başına kalmışlıkla yıldızlara anlatılırdı zeytin gözlü bir maralın yazısı…
Ayşe! Öyle mahzun, öyle masum, öyle narindi…
Ayşe! Her sabah kapımın önünden geçip giden kumral bir hülya…
Bakınca ta derinden gözlerime, sisli bir rüya, şimdi anılarda yaşayan.

Zamanını futbol oynayarak geçiren genç… O da bir o kadar gururlu ve başı dik. Aşka aşık Yaşar…. Adı gibi sevdalı, adı gibi hülyalı, Ayşe’sine delice tutkun Yaşar…
Günlerin birbirini kovaladığı o heyecanlı süreçte tanışmış arkadaş olunmuştur.
Zamanlar nasıl da kıymetlenmiştir onlar için. Her saniye önemlidir. Her dakika
Ama nazlıdır Ayşe. Mağrurdur. Asilce reddeder bütün teklifleri, bin bir düşünce ile. Oysa kalbi öyle mi. O dünden kabullenmiştir bu gönül birlikteliğini de evet dedirtmeyecek sebepleri vardır. En sonunda delikanlının tekliflerini sürekli reddeden Ayşe dayanamaz yürek sesine bir gün, kendisi gider sevdalısına. Kendisi yapar o sevda teklifini. Yapar yapmasına da ne hale geldiğini Allah bilir. İri gözleri bakamaz sevdiğinin yüzüne. Utancından kızarır Ayşe. Kumral saçları yüzüne düşer mahçubiyetinden
Ne zaman göz göze gelseler her baktığında ıslak hissi veren kirpikler mağrur bir edayla yere iner.

Sonrası zaten bir masal. Özlem ve sevda ile örülmüş bir sevda masalı sonrası. Ta ki delikanlının askerlik celbi gelene kadar.
Askerlik ayrılık demek… Ayrılık ölümden de beter… Ölüm…. Sahi nasıl bir şey di o?
Sayılı zaman çabuk biter bitmesine de, bu ayrılığın adını koymak lazım..
Öyle ya gözden kıymetlidir Ayşe. Emanettir Huda’dan, öyle ulu orta bırakılıp gidilmez.
Ayşe mahzun edilmez.. Yaşar, babasını çağırır Samsun’dan.. Tez günde takılır yüzükler, asker ocağının yolunu tutar zeytin gözlü Ayşe’sini önce Allah’a sonra kendisine emanet ederek…

“Ey sevdamın şehri, sevdiğime iyi bak” der Yaşar gözü arkada giderken…Bedeni asker ocağında yüreği Ayşe’nin yanındadır artık... Mektuplarla hemhal olunmaktadır. Her gün yazılır sevda kokan mektuplar. Bazen bir tutam saç, bazen bir çiçekle şenlendirilir kapalı zarflar… Telefonlar da olmasa ne yapardık der Yaşar.
Acemilik bitip de dağıtım olur olmaz sevdalısına koşar on günü on asır yaşayarak. On günü on dakika da bitirerek… İçilir zaman kana kana, tadına doyulmadan. On günün bitiminde Ankara’ya usta birliğine uğurlanır yine sevda buseleriyle, yine yağmur gözlerle…

Bu arada bir tatbikat için kırk günlüğüne göreve gidilir. Öyle zordur ki bu süreç, sevdalısından habersiz geçen kırk koca gün. Ne telefon, ne mektup, ne bir seda... Kırk koca asır.. Dağlar taşlar Ayşe’dir artık.. Bulutlar Ayşe, nefesler Ayşe… Bir bitse ah bir bitse şu tatbikat, yirmi gün de olsa memleketine gidecek ve sevdiğinin gül yüzüne doyacaktır Yaşar. Şafak bu saymakla bitmiyor ki, tek tek yaşamak lazım… Sonunda görev biter ve genç döner bölüğüne. İçi içine sığmamaktadır, izin alıp memleketinin yolunu tutmayı hayal ederken…
92 senesinin 10 Temmuz günü Komutan Yaşar’i odasına çağırır:
“Evladım dayın hastalanmış, sana izin veriyorum git gör “ der.
İşkillenir Yaşar.. İçi cızz ederken gayri ihtiyari, durduk yerde bu da neyin nesi diye düşünür bir yandan da. Dayısını arar hemen, dayısı hasta değildir. … Aklına Samsun’daki ailesi gelir. Ama onlara da toz konduramaz. Onlarda da bir durum yoktur.
Peki nedir bu? Allah hayırlara çıkarsın diyerek zoraki de olsa yola çıkar. İçinden de hem ne olursa olsun bu vesileyle Ayşe’mi göreceğim ya diye şükreder sevinçle. Bolu dağına gelince bir arayayım şu kömür gözlümü diye geçirir içinden. Bir sesini duyayım…
Ama telefonlar cevap vermemektedir.. Sonunda bir adam açar telefonu, ve Ayşe’nin hastanede olduğunu söyler.
Çıldırır genç adam, delirir bu “ Ayşe hastanede” lafı aklını başından alır… Yüreğine dağ gibi bir ateş düşer, düşer de ne edeceğini bilemez. Yollar uzadıkça uzar, Şöföre yalvarır adeta: “Ne olur hızlı sür, bekleyecek oyalanacak zaman değil” der. Ama yol uzar, zaman uzar inadına.. Yalvarır o yine de:” Asker duası alırsın ne olur daha hızlı sür arabanı şoför ağabey, yüreğimde koca bir ateş var. Sönsün tez elden.”
Ateş büyüdükçe büyür, yol uzadıkça uzar. Yaşar kendini Ayşe’nin evinin önünde bulduğunda evin önündeki kalabalık yüreğini ağzına getirir. Bir matem çökmüştür şehrin üstüne. Kuzgunlar kaplamıştır gökyüzünü. Aydınlık bitmiştir de sanki sonsuz geceler başlamıştır. Şafaksız nice sonsuz gece.
Evet, Ayşe’si, o güzeller güzeli Ayşe kara toprağın yaridir artık.
Yoluna güller döktüğü, koklamaya bile kıyamadığı Ayşe, mahzun prenses. O yoktur artık…. Rabbine gitmek üzere kapamıştır gözlerini, sonsuzluğa açarak. Bir elveda bile demeden. Cansız bedeni karşılar Yaşar’ı. Birde yıkık acılar. Son defa bakar cansız surete… Kendi elleri ile toprağın koynuna emanet eder canından çok sevdiğini. Emanet eder de ya kendisi. Sığınacağı bir toprak yastığı bile olmayan yaşayan bir ölüdür artık Yaşar.. ne yatak rahattır ne de yorgan. Üşür Ağustos ayazlarında.. Sızı yağar gözlerine gönlünden, beyaza boyar şakaklarını gün be gün.
Tek teselli yuvasıdır mezarlıklar. Ayşe’sinin mezarı başında gözyaşları ile sular kendi elleri ile diktiği ıstırap çiçeklerini. Azaplı saatler bile daha doyumsuz olur bir avuç toprağın başında... Sevdiğinin kokusunu yayan o sevdalı toprağın başında…Sessiz gözyaşları içine aktıkça serzenişlerde bulunur Ayşe’sine yine de kırmaktan imtina edercesine.

Zeytin gözlümdün hani der,
Hani söz vermiştik vuslata
Gitmek var mıydı böyle ulu orta
Gitmek var mıydı habersiz bırakıp beni kör kuyularda
Kara zindanlarda bırakıp, çekip gitmek var mıydı ceylan gözlüm
Yüzüme acısı düşüyor ayrılığın. Gözlerime mil çekiyor hatıralar. Yutkunduklarımla boğuluyorum Ayşemmmmmmmm!
Sancılardayım!

Yine de gücenmez kaderine, ama mahzun olmuştur ya bir kere… Kırgın yüreği. yalnızdır bir başına Ayşe’siz… Büküktür boynu, donuktur matem gözleri...
Ay geçer, yıl geçer, askerlik biter bitmesine ama sızılar bitmez… Takvimler 3 Mart 1993’ü gösterirken Yaşar kendisine mezar olan memleketine dönecektir…Teselli olur zannederek zaten içmese bile sarhoş gezen bedenini alkole verir. Futbol hayatı da bitmiştir bu arada.

Çileli günler geceleri kovalarken üç yıl geçer. Yaşar hala kendinde değildir. Hala bir yanını hastalık vurmuş ekinler gibi boynu büküktür. Ayazda kalmış güller gibi dalları kırıktır. Yalnızdır çaresizdir hala. Hala sevdiğine yetimdir. Gam ve kedere batmış bir Mecnundur artık…

Sensiz hayat zor be gülüm
Yakışmıyor sensiz kainata gözlerim
Okuduğum her şey de sen varsın
Dinlediğim her şarkı seni getiriyor
Hele de rüzgar senin kokunu yayıyor estikçe
Niye baktığım herkes sana benziyor
Ah be gülüm, sensiz her dakikam ölüm
Duyuyor musun beni?
Duy ne olur duy Ayşem!

Gam ve kedere batmış bu Mecnun yaşamayı neylesin gayrı bundan sonra

Yaşar’ın böyle serseri mayın gibi yalpaladığı günlerin birinde, bir gece ansızın gönül kapısı aralanır..
Cennette salınan Ayşe’dir suretiyle düşlerine misafir olan…
Hala sevdası buram buram burnunda tüten Ayşe’si..
Ayşe küskündür gökteki yetim yıldızlar gibi
Ayşe mazlumdur kanadı kırık güvercinler gibi
Ayse kırgın bakmaktadır sevdiğine
Bunca özlemden sonra Ayşe mahzundur..
Sitemlerle doludur Ayşe’nin bakılmaya doyulmayan zeytin gözleri

Dünyalar Yaşar’ındır artık. Düşlerinde bile olsa gül yüzlü sevdasına kavuşmanın mutluluğunu yaşarken Ayşe sitemle:

-“Sen beni hiç sevmemişsin Yaşar. Eğer beni sevmiş olsaydın dünyaya daha güzel bakardın… Dünyaya senin gözlerinle baktığımı unutmazdın. Kedere gama boğulmazdın.
Oysa gözlerimi bırakıp gitmedim mi sana, neden gözlerim hep kederli bakıyor..Neden beni mahzun ediyorsun? ”

Nasıl uyandığını bilemez Yaşar..sanki büyük bir enerji akımına tutulmuşçasına sarsılır ta derinden. Ölümün bir son olmadığını anlar yeni yeni… Eğer özlenen varsa, eğer mahşere intikal etmiş bile olsa bir sevenin varsa kederlenmek niye der? Yüce yaratan en güzelini takdir etti ise, bu umutsuzluğun sebebi ne?
Bu rüya hayata yeniden doğuşudur Yaşar’ın. Sevdası, can parçası yine yapacağını yapmış en umutsuz anında çekip çıkarmıştır kör kuyulardan…
Ayşe’sinin hasretiyle kendini kaybetmişken yine Ayşe’sinden gelen o muazzam mesajla Rabbini bulur. Özlem çok büyük olsa da artık öteler çok yakındır...
Ayşemm. Ah Ayşem sen ne kadar sevgilisin.

Mahçuplukla şükreder böyle bir sevdayla nasiplendiği için. Rabbine sonsuz şükrederek, ilahi emrinin istikametinde yepyeni bir hayata başlar. içkiyi ve kendinden vazgeçmişliği terk ederek o rahmani yola baş koyar. Beş vakit namazında ve duasındadır artık...
Kendinden geçtiği o derbeder günlerinde ailesi de çok üzülmüştür Yaşar’ın bu içler acısı haline. Babamı göreyim, elini öpeyim, hayır duasını alayım diyerek memleketine, Samsun yollarına düşer 3 Haziran 2007 günü… Eve vardığında babası yolunu gözlemektedir son nefesini evladının kollarında vermek üzere.
Yaşar son defa görür babasının merhamet gözlerini… Ve bir selam gönderiri vuslat diyarında bekleyenine...
Ayrılığın o dayanılmaz sızısı bir kere daha düşmüştür ciğerlerine lime lime edercesine.
Bütün ıstırabına rağmen Yaşar bu kez yıkılmaz. Zira çok iyi bilmektedir ki o ebedi ülkede bütün büyük güzellikler onu beklemektedir… İşte Ayşe selamını almıştır… Yüce Allah’a şükreder bu anlamlı uyanış için, kul olmanın ve fark etmenin bilinciyle “Rabbim ya bilmeseydik, ya bilmeseydik” diyerek.
Şimdilerde diline muazam bir dua düşmüştür...

Ya Rab! Sana havale kula zulm eden başlar
Susturulsa da dilim susturulmaz ki yaşlar
Gündüz güneş üşütür gece yangınlar başlar
Beni sevdaya hicran aşklara yâr kıl rabbim......
 

Sevim Yakıcı

 
 
 
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
 

Bu şiirin hikayesi:

Hep masallardadır büyük sevdalar.. Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin, Aslı ile Kerem… Kavuşamayan, vuslatı mahşere tehirli sevdaların kahramanları. Sadece onlara mı mahsustur sevda. Yaşar ile Ayşe’ nin sevdası da efsane değil mi artık?
Ya da kavuşulsaydı adı sevda olmayacak mıydı bu gönül defteri tercümesinin.
Evet sevdanın çağı zamanı olmazmış. Sizlerle paylaştığım hikaye de bunu anlatıyor sevgili okurlarım… Samsun'lu Yaşar İle Ayşe’nin hikayesidir, satırlarımda sizlerle buluşan…Asırlara mal olan sevdalar gibi gerçek bir sevda hikayesidir ….

Kargülü_ALMILA
 

 
Bugün 74668 ziyaretçi (131901 klik) tarafından ziyaret edildi!
 
   
HİLÂLLİ_HÂLEM  
 

"Henüz elde edemediğiniz, fakat Allah'ın, ilmiyle kuşattığı başka (kazançlar) da vardır. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir. " (Fetih suresi, 21. ayet) SON SÖZ MEVLANINDIR!
 
HADİSLERDEN  
      " - Resulullah (sav) buyurdular ki: Rabbinize karşı gelmekten sakının, beş vakit namazınızı kılın, Ramazan orucunuzu tutun, mallarınızın zekatını verin, yöneticilerinize itaat edin. (Böylelikle) Rabbinizin cennetine girersiniz. Tirmizî, Cum’a, 80 ***************** - Resulullah (sav) buyurdular ki: Allah’a ve ahiret gününe imân eden kimse, komşusuna eziyet etmesin. Allah’a ve ahiret gününe imân eden misafirine ikramda bulunsun. Allah’a ve ahiret gününe imân eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun. Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, Îmân, 74, 75. *********************** -Resulullah (sav) buyurdular ki: 'Edebsizlik ve çirkin söz girdiği şeyi çirkinleştirir. Haya ise girdiği şeyi güzelleştirir.' Enes ****************** -Hadis: Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdular: 'Kim Allah`tan başka ilah olmadığına Allah`ın bir ve şeriksiz olduğuna ve Muhammed`in onun kulu ve Resulü (elçisi) olduğuna, keza Hz. İsa`nın da Allah`ın kulu ve elçisi olup, Hz. Meryem`e attığı bir kelimesi ve kendinden bir ruh olduğuna, keza cennet ve cehennemin hak olduğuna şehadet ederse, her ne amel üzere olursa olsun Allah onu cennetine koyacaktır.' Ubade İbnus-Samit el-Ensari ************ - Resulullah (sav) buyurdular ki: 'İslam hidayeti nasip edilen ve yeterli miktarda maişeti olup, buna kanaat edene ne mutlu! '"  
DUALARIMIZ  
  Ey Allahım! Beni hidâyetine ulaştır.Geçmişimi,geleceğimi bağışla!Ey başvurulacakların en hayırlısı! Kendisinden, İstenilenlerin en keremlisi, en çok vereni! Ey Allahım! Sen, sözümü işitiyor, yerimi görüyor, gizli, açık neyim var ise biliyorsun. İşlerimden hiç biri sana gizli değildir. Ben çâresizim, yoksulum. Senden yardım ve eman diliyorum. Yâ Rabb! Beni hatâlardan temizle, beyaz bir elbisenin kirlerden temizlendiği gibi. Allah'ım! Hatâlarımı su ile, kar ile, dolu ile yıka.Ey Rabbim bütün varlığımı sana teslîm ettim, işimin tasarrufunu sana havale ettim, yönelişim sanadır, korkum da ancak sendendir, senin azâbından kaçıp sığınılacak ancak yine senin rahmetindir. İndirdiğin kitabına ve gönderdiğin resulüne îmân etdim ey Rabbim! Sallalahu ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve ashabihi ecmain Velhamdulillahi Rabbil alemin. Âmîn... Âmîn... Âmîn

HZ.YUSUF A.S NİN DUASIDIR: Ey gaib olmayan şahid! Ey uzak olmayan yakın! Ey mağlup olmayan galib! İçinde bulunduğum sıkıntıdan beni ferahlığa çıkar... Bir kurtuluş kapısı aç. Ey her türlü sıkıntıyı kaldıran, ey her duaya icabet eden, ey her türlü kırıklıkları saran! Ey her türlü zorluğu kolaylaştıran, her kimsesizin sahibi, her yalnızlığın munisi Allahım! Ey kendinden başka ilah olmayan Rabbim! Seni tenzih ederim. İçinde bulunduğum sıkıntıdan bir ferahlık beladan bir kurtuluş kapısı açmanı senden dilerim. İlahi muhabbetini kalbime öyle bir yerleştir ki senden başkasından başka hiç bir tasam kalmasın. Ey Rabbim,beni muhafaza et... (Yusuf A.S.)
 
LÜZUMU DAHİLİNDE  
 
Tarihte Bugün v.7.0
 
Düşmanlarınızı affedin bu bir büyüklüktür. Ama onları unutmak büyük bir aptallıktır. (J.f kennedy) Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol