**************************
Önemli Linkler
**************************
Savaşa Hayır (Hamasi)
Savaşa Hayır (!)
Ne kadar onurlu bir söylem: “SAVAŞA HAYIR”!
Peki ama hangi savaşa?
Eşkıya ile şavaşılmaz beyler!
Ortada savaş mavaş yok, sadece terörün kökünün kazınması için Şanlı Ordumuzun takdire şayan onurlu mücadelesi var.
Bir süre önce Mudanya’da limanda yapılan bir mitingde gördüklerimi ben hayatım boyunca unutamıyorum. O gün yer gök kıpkırmızı olmuştu sanki, bütün şehit yakınları ve ocağında şehidi olmasa bile vatanına insanına sevdalı insanlar yolları tıka basa doldurmuşlardı. Herkesin ağzından çıkan “Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez” nidası gökyüzüne dalga dalga yayılıyordu. Ve herkes elindeki bayrağını gururla onurla şerefle salladıkça benim yüreğim kanatlanıp uçuyordur adeta.. Orada dimdik durup gözlerinden tek damla yaş bile çıkmayan şehit yakınlarının bir tek mesajı vardı, kendilerinin dışında olanlara.
Bütün vatan hainlerine, nankörlük edenlere ve vicdansız zalimlere... Özellikle de ermeni asıllı terörist başına bir tek şey anlatmak için birleşmişlerdi.
“Bir değil bir sürü evladımız da olsa bu vatana fedadır, bir gider bin geliriz, çünkü hepimiz Mehmet’iz! ”
Aradan yıllar geçti ama hainler vazgeçmediler. O yüzdendir ki Vatanın birlik ve bütünlüğüne yönelik bu saldırılara son vermek amacı ile Türkiye Cumhuriyetinin Kuzey Irak’taki terörist kamplarına karşı başlattığı operasyonlar başarıyla devam ediyor. İşte bu süreçte tanık olduğumuz bazı ayrıntılara özellikle dikkat çekmekte yarar görüyorum. Bunlar aslında hepimizin çok iyi bildiği tablolar ama bu gün içimizdeki bu vatan hainlerinin gerçek yüzlerini bir kere daha, hem de en net haliyle tanık oluyoruz. Bizlerin hem ülkemize hem de tarihimize olan sorumluluklarımız yüzünden, tanık olduklarımızın unutulmaması gerekmektedir. Zira bizler ne zaman unutsak o tarih hep tekerrür etmiştir. Şimdiki gibi.
Akşam haberlerini izlerken ben bir kere daha derinden sarsıldım. Bir tarafta terör lanetine karşı tek vücut olmuş Türk halkı. Diğer yandan Mehmetçiğe kurşun sıkan canavar ruhlu kansızların arsız yandaşları. Yani içimizdekiler (!) . Bugün kürsüden kan çanağı gözlerle, ama arsızca, ama utanmadan “kan dökülmesini istemiyoruz” diyebiliyorlar. Onlar daha düne kadar, ülkemizin günahsız insanlarının kanını içmediler mi? Sahi kimin kanının dökülmemesini kastediyorlar acaba? Herhalde, elleri kınalanıp, davullarla zurnalarla peygamber ocağına uğurlanan vatan evlatlarının değil. Her iki bayramımızda da yüreğimize ateş düşürenler değil miydi şimdi kıskaç altında olanlar. Yazık, canları pek te kıymetliymiş ki, onların meclisimizdeki temsilcileri yasa pusa bürünüverdiler.
Seneler önce başlatılan bu bölücü faaliyetler doğrultusunda yaratılan terör canavarı sadece kan içerek besletilmedi mi? Bu öyle bir canavardı ki, illegal amaçlarına ulaşmak için, güneydoğudaki halkı kürt-türk demeden vahşice katlederken, bu köy baskınlarında ölen vatandaşlarımızın çoğu yine “kürt” kökenli değil miydi? Bunlar belgeleri ile sabitken, karşımızda kümelenen bu vahşi zihniyet kime karşı neyin hakkını savunuyor diye sormazlar mı insana? Sahi hangi savaşa hayır?
Bilindiği gibi savaş taraflarca yapılır. Eğer bu bir savaş ise, Türkiye cumhuriyetinin Büyük Millet Meclisinde nasıl olur da savaş karşıtı propaganda yapılabilir. Bu nasıl bir cüret ediştir ki, Milletimin meclisinde kürsüye çıkıp, cumhurun vekillerinin gözünün içine baka baka “SAVAŞA HAYIR” yazılı dövizler açılabiliyor.
Aslında sormak lazım kendilerine, İmralı’da paşalar gibi ağırladığımız terörist başına “BEBEK KATİLİ” ismi sırf yeşillik olsun diye mi verildi? Dağdaki eşkıyaya, bırakın “vatan haini “ demeyi, “terörist” demeye dahi dilleri varmayan, arsızca sırıtıp “onlar dağdaki kardeşlerimizdir” diyebilenler bugünlerine vatan evlatlarının ve masum insanların kanlarıyla beslenerek geldiklerini nasıl unuturlar. Zaten azıcık insanlık ve asalet olsa utanırlardı, yıllarca ekmek yedikleri toprakları kana bulamak için dağa çıkarlarken.. Milletimin içine bölücülük ve ayrılık tohumlarını saçarken, bir nebze utanırlardı. Bugün Mustafa Kemal’in kurduğu Türkiye Cumhuriyetinin karşısındaki “terörist “olmazlardı savaştıklarımız.
İnsanlıktan nasibini almamış bu satılmış zihniyetin iki yüzlü destekçileri ise, yaptıkları “savaş karşıtı” eylemleri ile bilfiil vatana ihanet etmektedirler. Bunun başkaca izahatı olamaz. Van’da “SAVAŞA HAYIR” çığlıkları ile yasadışı teröre destek vermek amacı ile, yine yasadışı eylem yapanlar, bu vatanın milli varlığına, bütünlüğüne dayanamadıklarını bir kere daha göstermiş iken, hangi savaşa hayır? Kuzey Irak'ta 28 yıldır ülkeme yapılan canavarlığı susturmak, terörün kökünü kazımak amacıyla yapılan operasyonlar için ''savaşa hayır' derken 'teröre evet ' dediklerinin farkında değiller mi?
Bizim tarihimiz içimizde bizden beslenen bu insanların, vatanın her kritik zamanında ihanetleri ile doluyken, yine bu gün Kuzey Irak’ta yapılan operasyonlardan kurtulanların Ermenistan’a kaçması da çok enteresan bir diğer konudur ve pek çok karanlık sorunun aydınlık cevabıdır. Bu gün bunların dışında bir takım insanların da sırf daha entel görünmek adına, bunlara destek vermesi de soysuzluğun bir başka boyutu olsa da Milletim her dönemde bu ihanetlere gerekli karşılığı vermiştir. Vermeye de devam edecektir...
Şanlı Türk Ordumuzu Rabbim korusun!
.../.. devam edecek
Sevim Yakıcı
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiirin hikayesi:
...ve evet “savaşa hayır” sloganları ile timsah gözyaşları akıtmak, kan ve kin kokulu kelimeleri kardeşçilik “oyun”larıyla süsleyerek sözde barış yandaşlığı ile sunmak, bir an- bir çırpıda topraklarımızı sulayan tonlarca kanın unutulması muhâliyle yaşamak ve aslında ekmeğini yeyip suyunu içerken kardeş göründüğü bu ülkeye ve bu ülkenin şanlı, şerefli evlatlarına beslediği gizli düşmanlık ve düşünceleri faş etmek türban hadisesinden sonra son günlerin modası hâline geldi!
Daha dün, bir bez parçasını siyâset olarak tanımlandıran zihniyetin sergilediği zulmete gözlerini sımsıkı kapatanlar, zulmü iliklerinde yaşayanların acılarını anlamak şöyle dursun ülkemin iç kanatan ve bölen(!) savaşına duyarsızlığını her iklimde kusanlar ve zulüm sahiplerinin umarsızca yanında yer alanlar bugün hangi savaşa karşılar? Kan’sa asırlardır akıtılmıyor mu? Yıllardır neredeydi çığırtkan sesleriniz? Vatan uğruna yüz değil binlerce daha baş feda edilmiş yılan bir zihniyeti ezmek için çok mu? Bırakalım; kimin dost ve kimin düşman olduğunu bunca aşîkar anladığımız bir ortamın karmaşasında bunları solumuza ve...(? !)
Ortada savaş falan yok kardeşim!
Yıllardır insanlıktan uzak soluklanan bir katliamın durdurulma çabası var! ..Annelerin döktüğü gözyaşlarının, göğsüne vurduğu ellerin, sarıldığı tabutların sorulacağı geç kalmış hesap var. Ödenmesi elzem olan bir bedeller zinciri var. Savaşın şartlarında her iki tarafın da açık ve net olması gerekliliği yazar.! Var mı adı, var mı kimliği, yâdı bebek ve er katili eşkîyâların! ? Var mı yüreği, insanlıkları, vicdanı?
Milletin meclisindeki azınlığın(!) neyin ve kimin savunuculuğu yaptığı da çok açık. Ama kimsenin merakı olmasın bu halk o sesi kapatmayı da bilir.!
Geçelim taş devrini aratacak lakayıt medeniyet hikâyelerini Allah Aşkına! ..Dedirtilmek istenilen buysa TÜRKiye soylu bir ecdâdın yâdigârı! Bu ülkenin evlatları da Fatih’in, Yavuz’un, Sultan Selim’in evlatları! Bu kadar zulme sessiz kalmak demek bir medeniyetin kişiliğini yitirmesi, duruşunu sarsması, tarihini ve bu noktaya kendisini getiren günleri unutması, inkâr etmesi demektir.
Yıllardır dökülen kanlara susan avazlarda;
NEYİN TELAŞIDIR BU?
Kan'ın mı? Güldürmeyin....ve
Çirkinleşmeyin daha fazla...
Teşekkürler K/Argülü!
Saygıyla.. (N.A)
Bugün 74671 ziyaretçi (131904 klik) tarafından ziyaret edildi!
HİLÂLLİ_HÂLEM
"Henüz elde edemediğiniz, fakat Allah'ın, ilmiyle kuşattığı başka (kazançlar) da vardır. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir. " (Fetih suresi, 21. ayet)
SON SÖZ MEVLANINDIR!
HADİSLERDEN
DUALARIMIZ
Ey Allahım!
Beni hidâyetine ulaştır.Geçmişimi,geleceğimi bağışla!Ey başvurulacakların en hayırlısı! Kendisinden, İstenilenlerin en keremlisi, en çok vereni! Ey Allahım! Sen, sözümü işitiyor, yerimi görüyor, gizli, açık neyim var ise biliyorsun. İşlerimden hiç biri sana gizli değildir. Ben çâresizim, yoksulum. Senden yardım ve eman diliyorum. Yâ Rabb! Beni hatâlardan temizle, beyaz bir elbisenin kirlerden temizlendiği gibi. Allah'ım! Hatâlarımı su ile, kar ile, dolu ile yıka.Ey Rabbim bütün varlığımı sana teslîm ettim, işimin tasarrufunu sana havale ettim, yönelişim sanadır, korkum da ancak sendendir, senin azâbından kaçıp sığınılacak ancak yine senin rahmetindir. İndirdiğin kitabına ve gönderdiğin resulüne îmân etdim ey Rabbim!
Sallalahu ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve ashabihi ecmain Velhamdulillahi Rabbil alemin.
Âmîn... Âmîn... Âmîn
HZ.YUSUF A.S NİN DUASIDIR:
Ey gaib olmayan şahid! Ey uzak olmayan yakın!
Ey mağlup olmayan galib! İçinde bulunduğum sıkıntıdan
beni ferahlığa çıkar... Bir kurtuluş kapısı aç. Ey her türlü sıkıntıyı kaldıran, ey her duaya icabet eden, ey her türlü kırıklıkları saran! Ey her türlü zorluğu kolaylaştıran,
her kimsesizin sahibi, her yalnızlığın munisi Allahım!
Ey kendinden başka ilah olmayan Rabbim!
Seni tenzih ederim. İçinde bulunduğum sıkıntıdan bir ferahlık beladan bir kurtuluş kapısı açmanı senden dilerim. İlahi muhabbetini kalbime öyle bir yerleştir ki senden başkasından başka hiç bir tasam kalmasın.
Ey Rabbim,beni muhafaza et...
(Yusuf A.S.)