**************************
Önemli Linkler
**************************
Gül Bahçemizdeki Ayrık Otları
Gül Bahçemizdeki Ayrık Otları
Hayatımızda yaşadığımız her şey bizlerde adına tecrübe denilen bir eser bırakır. Dolayısıyla tecrübe denen şeyin yaşadıklarımızın bileşkesi olduğunu söyleyenlerin ne kadar haklı olduklarını da görürüz.
Her konuya uzak duranların ya da herkesin yanında olanların bir gün bütün meselelerde olduğu kadar kişisel ve özel meselelerde de yalnız kalacakları muhakkaktır. O sebeple insan hayatında bazı şeylerin zaman içerisinde paylaşılması zaruridir. Bizler yaratılış olarak desteğe ve birbirimize ihtiyaç duyarız. Bu sebeple dostluk ve arkadaşlıklar kurarız. Dolayısıyla bu yazımda ele almak istediğim açılım da, dostlarımız (!) , dost olamayanlarımız olacak. Çünkü her insandan dost olmayacağını ve bir takım kimselerin aslında ne kadar bencil ve zafiyetlerine düşkün olduğunu sonradan anlarız. Sevdiklerinin ve sevgi iddialarının aslında karşıdakine seslenirken her seferinde kendilerine ve egolarına yöneldiğini idrak ettiğimiz anlar, belki de hayatımızdaki nadir sızılarımızdır. Bunu anladığımız zaman da çoğu kez iş işten geçmiş olur. Eyvah deriz! Eyvah ki ne eyvah! Meğer ben kime/kimlere güvenmişim? Oysa asıl önemli olan bundan sonrasıdır. Çünkü Mümin ısırıldığı bir yerden iki kere ısırılmaz der Kutlu Peygamberim!
Her ne olursa olsun, ister dost, ister arkadaş, ister ağabey- kardeş, ister sevgili, ister eş. Taşımak istediğiniz bu kimliklerin şahsı da en az kendiniz kadar değerli, kaliteli ve kişilikli olmalıdır ki sizin onları taşıyabildiğiniz kadar onlar da sizleri taşıyabilsinler. Eğer onların kişilikleri ve karakterleri en az sizin kadar güçlü ve sağlam değilse uzun vadede bu kimselerin yanınızda olmasını beklemenin sonu apaçık bir hüsrandır. Sizi taşımaya güç yetiremeyen bu kimseler en yakın yerde üzerlerinden atmaya bakacaklardır. Onlar bunu yaparken ne vicdanları sızlar ne de bahane bulmakta sıkıntı çekerler. Her şey öyle kolay ve basittir ki, siz olanı biteni anlayamasanız bile. Öyleyse bu sona maruz kalmamak için onların içyüzlerini anladığınız zaman siz onları en yakın istasyonda dostluk treninizden indirmelisiniz. Nezaketinizle….
Bir diğer konu da birlikteliğinizin temelinin Allah rızasına dayanmasıdır. Belki Hak rızası için yâren edindiğiniz dostların sayısı bir ya da iki ile sınırlıdır fakat yaşadığınız bu dostluklar iki cihan birlikteliğini de beraberinde getirir. Onlar ki sizinle ağlayıp gülerler. Sizinle hasta olur, sizinle sevinirler. Bin düşmana ve bir dünyaya bedel olan bu insanların varlığı kısa zamanda en büyük hazineniz hâline gelir. Onlar sizin ötelerdeki hayatınızın da yegane şahidi ve yarenidirler.
Hükema:
- “Arkadaşlar arasından îman, asâlet, görüş ve edep sahiplerini seç ki; muhtaç olduğun zaman sana yardımcı, başın belâya girdiğinde yılmaz savunucun, rahat zamanlarında da süs ve zînetin olsun” diyor. Zira, sıkıntılı zamanında senin yanında olmayanların varlıkları ile yoklukları pek fark edilmez. Onların hepsi fedakârlıktan bahsederler de, hiç birisi söylediğini yapamaz. Sadece asâletli, temiz ve îmanlı olanlar hariç. Bunlar ise her koşulda sözlerinin eridirler. Unutmamalıdır ki dostluğu Allah için olmayanların, dostu her zaman tehlike ile perişanlıkla karşı karşıyadır.
Hiç unutmam; bir gün bir meselede beni üzmeye, incitmeye çalışan, hırs ve tamahlarının esiri zavallı bir kişiden çok güvendiğim, kişiliğine teminat verdiğim bir dostuma bahsetmiştim de ondan hal diliyle manevi destek beklemiştim. Şahsım için bir zamanlar çok büyük değeri olan bu kişi bana:
- “Kargülü, sen kendini o kenef ile nasıl bir tutarsın, muhatap olmana, adını anmana bile lüzum yok…” demişti.
Bu söz kısa vadede yüreğime serinlik verdi vermesine ama, daha sonra bunu bana söyleyen dostumun (!) düştüğü halleri görmek beni fazlasıyla üzdü. Çünkü bana öyle söyleyen dostum, zaman içerisinde o “KENEF” dediği kişinin adi tuzağına düşmüştü ve keneftekileri yüzüne sürmekteydi. Aradan geçen yıllarda da kendisini o tuzaktan kurtaramadı. Battıkça da battı.
Bu dostum o şahıstan bahsederken bir zamanlar bana;
- “Nursuz, suratında meymenet yok” dediği sefil kişinin, şundan bundan ve en çokta şahsımdan çaldığı ruh artıkları ile oyalanırken nasibime yine O’nu ibretle temaşa etmek düşüyordu ve sonuçta yine herkes kendisine yakışanı yapıyordu. Onu en son gördüğümde ise yüzünde o çok hayran olduğum ve gıpta ettiğim pırıltı ve nurdan eser kalmamıştı. Bu miskin hayat ne kadar acı ve ibretli değil mi? İnsan büyük söylememeli!
Evet yine ben üzülmüştüm kendi sıkıntımı unutup, nazarımda böyle değerli görünen bir şahsın kendisini düşürdüğü bu rezil durumlara, ben! Heyhat, kişinin kendisine yaptığı kötülüğü kimse yapmazmış iddiasında olanlar nasıl da haklılarmış? .Zira Allah herkese hak ettiğini veriyormuş. Ne bir eksik, ne bir fazla, kim neye talipse onu bulduruyormuş. Arı ile giden baldan şaşar mı? Sinek ile giden de pislikten! Nitekim; “Kişi yanındakilerle anılır.” sözündeki hikmet de bu olsa gerek!
Karakteri zayıf ve güçsüz kimselerle dostluk çok tehlikeli olduğundan onların yanında bulunmak fırtınalı havada kayıkla açılmaya benzer. Kişi boğulmaktan kurtulsa dahi endişeden asla kurtulamaz. Ahmakların dostluğu hem uğursuzluk sebebi hem de perişanlığın arifesidir.. Çünkü zayıf zayıfı çeker ve ancak kendisi kadar zayıf olanın yanında egosunu tatmin eder. Onlar ancak öylelerinin yanında güç timsalidir. Hele de ona el etek açılmış ise, hele de duygu sömürüsü babında eziklik edebiyatı ile kandırılmışsa. Hele de asıl önemli olan gülün mana istikameti, nüvesi kirli gözyaşı seline bulanmış ise, gayrı o sele kapılıp gitmemek mümkün mü? Artık ondan güçlüsü yoktur kâinatta. Kendisini Mısır’da sultan olarak görür. Ya da her fırsatta ülkeler fetheden kraldan daha kraldır! Peh! Ne kral, ne makam ama!
Bu sebeple sizden şahsi zayıflıkları sebebiyle giden, ya da bir şekilde yollarınızı ayırmak zorunda kaldığınız kişilerin yokluğu sizin için asla ziyan değil, bilakis kârdır. Hele de ahlakî zafiyetlerine esir olup gözleri dünyayı görmeyenlerden ne kadar uzak durulsa yeridir. Ben bugün zararın neresinden dönülürse dönülsün kârdır diyerek halime şükredip, kendimi çok şanslı ve güçlü hissetsem de yine üzülüyorum, yine dua ediyorum bin bir umutla. Belki dostlarım ayrıklar arasından sıyrılır da yeniden GÜL olur umuduyla... Çünkü “Bir insan çöplükten geçerken, halis gül bile olsa o çöplük kokusu üzerine siner” der bir Allah dostu. Sepetteki çürük elmanın diğer bütün elmaları çürütüp kokuttuğu gibi. Böyle çürük elmalar safi tuzakla, intihar oyunları ve kirli gözyaşları ile kandırır da bir gülü kendisine kurban eder. Bu şeytanın tuzağından korunmak ve dostlarımızı korumak ise yine saf dostların görevidir...
Ayrıca güçlü iradeleri de yine güçlü olan iradeler hoşnut eder. Onlar ancak kendileri gibi sağlam kalelerin yanında anlamlıdırlar.. Nitekim güzele güzel yakışır, karakterliye de karakterli.. Hem de en az zayıfın zayıfa yakıştığı kadar! Akıllı ve karakterli düşmanın düşmanlığı ahmakların, zavallıların dostluğundan gelen faydadan daha azdır. Çünkü akıllı düşmanlar verecekleri zararı düşündüklerinde hadlerini aşmamaya özen gösterirler ki karşılığı fena olmasın. Ama ahmaklar, yapabilecekleri zararı yapmaktan asla çekinmezler..
Onlar görünüşte dost libasını kuşansalar da zahirde dost değil bizim gül bahçemizin ayrık otlarıdır. Ve gül olmayanı
gülden saymak ahmakların nişanıdır.
O zaman gül dururken ayrıklarla oyalanmak niye?
Madem GÜL`e talibiz,
Haydi kolay gele!
Kargülü ALMILA
Sevim YAKICI
'Coşkun Çoruh' dergisi Mayıs sayısına alınmıştır. İzinsiz kopya ve alıntı yapılmaması rica olunur.
Sevim Yakıcı
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiirin hikayesi:
Bugün 74702 ziyaretçi (131938 klik) tarafından ziyaret edildi!
HİLÂLLİ_HÂLEM
"Henüz elde edemediğiniz, fakat Allah'ın, ilmiyle kuşattığı başka (kazançlar) da vardır. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir. " (Fetih suresi, 21. ayet)
SON SÖZ MEVLANINDIR!
HADİSLERDEN
DUALARIMIZ
Ey Allahım!
Beni hidâyetine ulaştır.Geçmişimi,geleceğimi bağışla!Ey başvurulacakların en hayırlısı! Kendisinden, İstenilenlerin en keremlisi, en çok vereni! Ey Allahım! Sen, sözümü işitiyor, yerimi görüyor, gizli, açık neyim var ise biliyorsun. İşlerimden hiç biri sana gizli değildir. Ben çâresizim, yoksulum. Senden yardım ve eman diliyorum. Yâ Rabb! Beni hatâlardan temizle, beyaz bir elbisenin kirlerden temizlendiği gibi. Allah'ım! Hatâlarımı su ile, kar ile, dolu ile yıka.Ey Rabbim bütün varlığımı sana teslîm ettim, işimin tasarrufunu sana havale ettim, yönelişim sanadır, korkum da ancak sendendir, senin azâbından kaçıp sığınılacak ancak yine senin rahmetindir. İndirdiğin kitabına ve gönderdiğin resulüne îmân etdim ey Rabbim!
Sallalahu ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve ashabihi ecmain Velhamdulillahi Rabbil alemin.
Âmîn... Âmîn... Âmîn
HZ.YUSUF A.S NİN DUASIDIR:
Ey gaib olmayan şahid! Ey uzak olmayan yakın!
Ey mağlup olmayan galib! İçinde bulunduğum sıkıntıdan
beni ferahlığa çıkar... Bir kurtuluş kapısı aç. Ey her türlü sıkıntıyı kaldıran, ey her duaya icabet eden, ey her türlü kırıklıkları saran! Ey her türlü zorluğu kolaylaştıran,
her kimsesizin sahibi, her yalnızlığın munisi Allahım!
Ey kendinden başka ilah olmayan Rabbim!
Seni tenzih ederim. İçinde bulunduğum sıkıntıdan bir ferahlık beladan bir kurtuluş kapısı açmanı senden dilerim. İlahi muhabbetini kalbime öyle bir yerleştir ki senden başkasından başka hiç bir tasam kalmasın.
Ey Rabbim,beni muhafaza et...
(Yusuf A.S.)