ababa kâfiye örgüsü ile başlayan ve devam eden çalışmanın ilk kıtası sıradışı bir girişle “merhaba” demiş esere...”evrenin âyini” olarak ele alınan imajinasyon; çalışmaya henüz besmele safhasında farklı bir renk kazandırırken mısra devamında zikredilen arş, aşkın büyüklüğüne işaret etmiş. Mana ufuklarına akseden niyet ile eserin tamamına uhrevi bir soluk getirmek isteyen kalem, diyetini şebnemlerde hayat bulan ateş ile bütünleştirmiş. O ateş, çiy’de doğup nefes alacak kadar alımlı ve güzel. O ateş şebnemlerle özleşleştirilecek kadar güçlü ama bir o kadar naif.
Karanfil kokusunda müjdeli niyazımız
Berat denizlerini özletti bir zamanlar
Kıskandırdı kalemi süslü alın yazımız
Mutluluğu bizimle resmetti asumanlar
Karanfil kokusunda müjdeli niyazımız
“Karanfil kokusu”
Nasıl kokar, nasıl bakar karanfiller? Her şiirin bir ilham sebebi olduğu gibi her çiçeğin de bir öyküsü mü vardı yoksa? Bülbül’ün güle olan ilgisi misâli şairin diğer çalışmalarında da sıkça göze çarpan karanfil, genelde ağırbaşlı bir hüzün çiçeği olarak temâşa ediliyor olmasına rağmen bu şiirde de müjdeli bir niyâz ile anılmaya muvaffak olmuş. “Kurtuluş” manası ile literatürümüzde bulunan Berat’ın, denizlerdeki ferah ile özlenmesine inat, alın yazısındaki selamla şükre duran terennümün kalem tarafından kıskanıldığının farkında üstelik. Gökyüzündeki mutluluğun “kendi sevdası” odaklı olduğunu ifâde ederek teşbihteki sıradışılığın yanında büyük ölçüde mübalağa’yı konuşturan şiir sahibi, eserin ilerleyişine adımla bu kıtada farklı bir coşkunluk yaşamış ve yaşatmış.
Dinle ey mücrim varlık dinle şu kainatı
Bir senfoni yayılır, titreyen her nefesten
Aşkı inkarlardasın bırak artık inadı
Oysa artık eminim yüreğindeki sesten
Dinle ey mücrim varlık dinle şu kainatı
Şiirin üçüncü kıtası serzenişle başlıyor Sevgili’ye. Bu gizli ve bir o kadar sevimli sitem eserde çok açık ve net bir şekilde görünen aşk’ın her hâliyle izdüşümünü yansıtıyor. Suçun maşuğa isnadına rağmen bir direniş baş gösteriyor mısraların boynunda. “Titreyen nefes” teşbihi ile sahibi olduğu ürkekliği bir parça ifşâ eden şair, zoraki bir öfke takabilmiş yazıtın çehresine...Aşk’ı inkâr edenin kalbini bildiğini söyleyerek bir ikrâr beklemesine rağmen O, hâlinden memnundur. Çünkü mâşuk, mücrimlik ile tanımlandırılsa da şair gözünde bu sitem, dahi aşk’ı hak etmektedir.
Gerçeğe döndü işte dünde hayal sandığım
O ses bana bahşetti dünyadayken cenneti
Mukaddes pınar oldu handeyle yıkandığım
O ses ruhumdan sildi en koyu ihaneti
Gerçeğe döndü işte dünde hayal sandığım
Çalışmanın gidişi dördüncü kıtada bambaşka bir yola giriş yapmış ve farklı boyut kazanmış. Hâyalin gerçeğe dönüşü, bir önceki kıtanın bu noktadan itibaren hükümsüzlüğünü ıspatlamış. Kendisine dünyada iken cenneti yaşatan bir sesin yârlığından bahseden kalem mutludur, yazılan kelam mutlu ve muştuludur. Ruhundaki acı öykünün bir merhaba ile silinişine yahut silinecek oluşuna işaret buyuran şair gönül pınarlarını mukaddesliği ile ifadeye kalkarken yine manevî bir boyut kazandırmış sevdanın beşeri yönüne.
Bu bölümde aşık, sevdasının; sevda tüten ruhlarca özlenen bir vuslat olduğunu haykırmış adeta. Bunun, aşk’ı bilen yahut bildiğini söyleyen gönüllerce beklenen bir sevgi olduğunu izaha çalışmış. “Sevda tüten ruhlarda asırlarca düşlendi” mısrasından devamla
“melekler huzurunda kıyılan nikâhımız” deyişi dikkatleri celbetmekte. İki cihâna dayalı bir sevdanın aktini ifâde eden söz Hak ve halk katında duruluğunu koruyan bir aşk’tan bahsetmiş. “Atlastan kitâbe” ye vuslat müjdeleri ile işlenen ruh” tanımlandırması ile mecaz da doruk yapan ifâdelerin kağıt üzerinde rakkasını sergilemiş.
Zamanlara hükmetmiş öykülere ad olduk
Yıkadı sahraların kumunu iki damla
Leyla ile Mecnuna en süslü murad olduk
Gözyaşları süsledi geceleri nizamla
Zamanlara hükmetmiş öykülere ad olduk
Zamanlara hükmeden öykülere verilen isimler ve sahra kumlarını yıkayacak kadar temiz gidişler. Leylâ’nın özlediği, Mecnun’un hasretini çektiği duyguların iddialı bakışları. Geceleri süsleyen gözyaşlarının temizlediği sevdaları hangi beşer kirletebilir? Masallara ve şiirlere mevzu olan özlemlerin kahramanları hiç yaşamamışta olsalar, aslında onlar bir yüreğin içerisinde nefes alırlar. Onları vâr ve yâr eden kalpler olduğu müddetçe onlar da yürürler adım adım ebediyete.
Bilmedi anlamadı bizi bizden olmayan
Aşka aşık kulların gönlündeki niyazdık
Zühre’yle hitam bulup, Yusuf’larda solmayan
Sırlı hakikatlerle aşka bir destan yazdık
Bilmedi anlamadı bizi bizden olmayan
..ve bir Nisan akşamının göz dolduran molası. Açık ve net ifâdelerin kullanıldığı son kıtayı başlangıç beşliğinden ayıran farklı efsun, yorgunluk ve saklı hüzün. Şair; “aşk’a aşık kullar” söylemi ile şiirin gidişinde saklı tuttuğu maneviyatı deşifre etme ihtiyâcı hissetmiş. Belli ki Zühre’ye dalan bakışlarıyla Yusuf’un hâyalini seyretmiş.
İçindeki biz’e selam olsun....
Nuray ALPER
Bugün 74649 ziyaretçi (131880 klik) tarafından ziyaret edildi!
HİLÂLLİ_HÂLEM
"Henüz elde edemediğiniz, fakat Allah'ın, ilmiyle kuşattığı başka (kazançlar) da vardır. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir. " (Fetih suresi, 21. ayet)
SON SÖZ MEVLANINDIR!
HADİSLERDEN
DUALARIMIZ
Ey Allahım!
Beni hidâyetine ulaştır.Geçmişimi,geleceğimi bağışla!Ey başvurulacakların en hayırlısı! Kendisinden, İstenilenlerin en keremlisi, en çok vereni! Ey Allahım! Sen, sözümü işitiyor, yerimi görüyor, gizli, açık neyim var ise biliyorsun. İşlerimden hiç biri sana gizli değildir. Ben çâresizim, yoksulum. Senden yardım ve eman diliyorum. Yâ Rabb! Beni hatâlardan temizle, beyaz bir elbisenin kirlerden temizlendiği gibi. Allah'ım! Hatâlarımı su ile, kar ile, dolu ile yıka.Ey Rabbim bütün varlığımı sana teslîm ettim, işimin tasarrufunu sana havale ettim, yönelişim sanadır, korkum da ancak sendendir, senin azâbından kaçıp sığınılacak ancak yine senin rahmetindir. İndirdiğin kitabına ve gönderdiğin resulüne îmân etdim ey Rabbim!
Sallalahu ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve ashabihi ecmain Velhamdulillahi Rabbil alemin.
Âmîn... Âmîn... Âmîn
HZ.YUSUF A.S NİN DUASIDIR:
Ey gaib olmayan şahid! Ey uzak olmayan yakın!
Ey mağlup olmayan galib! İçinde bulunduğum sıkıntıdan
beni ferahlığa çıkar... Bir kurtuluş kapısı aç. Ey her türlü sıkıntıyı kaldıran, ey her duaya icabet eden, ey her türlü kırıklıkları saran! Ey her türlü zorluğu kolaylaştıran,
her kimsesizin sahibi, her yalnızlığın munisi Allahım!
Ey kendinden başka ilah olmayan Rabbim!
Seni tenzih ederim. İçinde bulunduğum sıkıntıdan bir ferahlık beladan bir kurtuluş kapısı açmanı senden dilerim. İlahi muhabbetini kalbime öyle bir yerleştir ki senden başkasından başka hiç bir tasam kalmasın.
Ey Rabbim,beni muhafaza et...
(Yusuf A.S.)